23 Ocak 2014 Perşembe

Güneş Değirmeni

Güneş Değirmeni Yapıyoruz



Gerekli malzemeler:                          

-
Kibrit

-Alüminyum folyo

-Yapıştırıcı

-Makas

-Siyah boya

-Kavanoz

-İp

-Kurşunkalem
Alüminyum folyodan 3x3,5cm boyutunda 4 dikdörtgen kesin. İki dikdörtgenin iki yüzünü de siyaha boyayın. Dikdörtgenleri resimde gördüğünüz gibi bir kibrit çöpünün üzerine yapıştırın ve iyice kuruduktan sonra kibritin başına bir ip bağlayın. İpin diğer ucunu kavanozun ağzından biraz daha uzun olması gereken bir kurşunkalem veya çubuğa iliştirin ve kavanozun ağzına yerleştirin. Kavanozu güneşe koyduğunuz zaman değirmenin döndüğünü göreceksiniz. Parlak kanatlar güneş ışınını siyah kanatalara yansıttığı için siyah kanatlar daha fazla ısınır. Ve bu sıcaklık farkından dolayı değirmen dönmeye başlar.

Elektroliz Deneyi

Elektroliz Deneyi


Saf su hidrojen ve oksijenden oluşur.Hidrojen yanıcı, oksijen yakıcı bir gazdır.su ise söndürücü bir sıvıdır.su hidrojen ve oksijene benzemez.Yeni bir maddedir.Hidrojen ve oksijen kimyasal bağlarla birbirlerine bağlanıp yeni bir madde oluştururlar.Bu madde yani su elektrik enerjisi yardımıyla yeniden kendini oluşturan hidrojen ve oksijen gazlarına ayrışabilir.Buna elektroliz denir.(Güç kaynağının artı yüklü ucuna ANOT,eksi yüklü ucuna KATOT adı verilir.)   
                   
H2+1   +   1/2  O2-2  →  H2O
Hidrojen  +  Oksijen  →  Su     
(yanıcı gaz)    (yakıcı gaz)    (söndürücü sıvı)



ELEKTROLİZ  DENEYİNİN YAPILIŞI:
  1. Deney tüpleri saf su ile doldurulur.
  2. Beherglasa bir miktar su  koyulur.Saf su elektriği iletmez bu yüzden içine bir miktar asit dökülerek elektriği iletmesi sağlanır ve deney tüpleri asitli su içine daldırılır.
  3. deney tüplerinin içine çelik elektrotlar sokulur.elektrotlar krokodil kablo yardımıyla alçak gerilim güç kaynağına bağlanır.
  4. Devreden elektrik akımı geçirilir.

Yüzey Gerilimi Deneyi

Yüzey Gerilimi Deneyini inceleyin



Deneyin Adı: Yüzey geriliminin sıcalığa göre değişimi

Deneyin Yaplışı: İki bardaktan birisine sıcak diğerine soğuk su konulur. Her iki bardağada yakın mesafeden ataç bırakılır.

Deneyin Sonucu: Soğuk suya bırakılan ataç yüzerken sıcak suya bırakılan ataç dibe battı. Su ısındıkça yüzey gerilimi azaldı.

En derine inen balık

En derine dalabilen balık hangisidir?

Rekor Balinagillerden "amber"balığına aittir. Amber balığı bir nefes alışla 3000 metre derine dalış yapabilir. Yunuslar da balinalardan sonra en derine dalan ikinci türdür. Bunu yapabilmek için her iki tür de enteresan bir şekilde akciğerlerini boşaltırlar. Fakat oksijen olmadan nasıl bu kadar uzun süre durabilir ve hatta kas hareketi yapabilirler? Bunun sırrı kaslarındaki çok yüksek orandaki 'miyoglobin' proteinidir. Bu miyoglobin proteinleri, çok yüksek miktarda oksijen molekülünü kendi üzerlerine bağlar ve muhafaza ederler. Yani canlı için gereken oksijen, ciğerdeki havada değil, doğrudan kasların içinde saklanır.

Evde bir teleskop nasıl yaparım?

Evde teleskop yapılması


eleskop özünde uzaktaki bir nesneyi yakın gösteren bir alettir. Bunu yapabilmesi için teleskopun, uzaktaki nesneden ışık toplayan (mercek veya ayna) bir aygıtı vardır ve toplanan bu ışık (imge) ikinci bir aygıtla gözle bakılan lense odaklanıp büyütülerek gözümüze getirilir. Evde basit bir teleskop yapabilmek için aşağıdaki malzemelere gereksinim duyacaksınız:

·İki adet büyüteç (2.5 – 3cm çapında), biri diğerinden büyük olursa daha iyi sonuç alınır. Kartondan yapılmış bir tüp – bu bir kağıt havlunun sarılı olduğu karton rulo olabilir. (ne kadar uzun olursa o kadar iyi).
·Koli bandı
·Makas
·Cetvel, ya da şerit metre
·Bir tabaka üstü yazılı kağıt – bu bir gazete ya da dergi sayfası olabilir.



Büyük olan büyüteci kendiniz ile gazete sayfası arasında tutunuz. Kağıt üzerindeki yazılar bulanık görünecektir. İkinci büyüteci (küçük olanı) gözünüz ile öteki büyüteç arasına tutunuz. Yazılar odaklanıp berraklaşana kadar bu ikinci büyüteci ileri geri oynatınız. Basılı yazıların daha büyük ve ters (baş aşağı) göründüğünü göreceksiniz.
Bir arkadaşınızın iki büyüteç arasındaki mesafeyi saptayıp bir yere kaydetmesini sağlayın. Karton tüpünüzün ön ucuna doğru 2,5 cm genişliğinde bir delik açın. Karton tüpü boylu boyunca kesmeyin. Bu delik büyük olan büyütecinizi tutacak kadar olmalıdır. Arkadaşınızın kaydetmiş olduğu mesafe kadar bir mesafeyi birinci delikten itibaren hesap edip oraya ikinci bir delik kesin. Bu ikinci delik de küçük büyütecin gireceği kadar olmalıdır.
Büyük büyüteç önde, küçük büyüteç arkada olmak üzere kestiğiniz deliklere yerleştirin. Sonra bunları koli bandı ile sabitleyin.
Küçük büyüteçten itibaren 1 – 2 cm bırakarak tüpün fazlasını kesin. Gazete kağıdı üzerindeki yazılara bakarak test edin. İmgelerin odaklanabilmesi için büyüteçlerin konumlarıyla hafifçe oynamanız gerekebilir.
İşte basit bir kırılmalı teleskop yaptınız! Bu teleskopunuzla ayı, bazı yıldız kümelerini, hatta kuşları izleyebilirsiniz.

Akümülatörün Çalışma Prensibi

Akümülatörün Çalışma Prensibinin İncelenmesi



DENEYİN AMACI:


Elektrik enerjisini kimyasal enerjiye çevirmek, depolanan enerjiyi tekrar elektrik enerjisine çevirerek “şarj ve deşarj” olaylarını görmek.

HAZIRLIK SORULARI:

1-Araçlardaki akülerin şarz ve dejarz olayı nasıl gerçekleşir?Araştırınız.

2-Boşalan bir aküyü tekrar şarz etmek için ne yapılması gerekir?

3-Araçlarda kullanılan akülerin gerilimi kaç volttur?Araştırınız.

KULLANILAN ARAÇ VE GEREÇLER:
1.döküm ayak (2 adet) 7.ampul (2,5 volt)
2.statif çubuk 8.geniş beherglas
3.bağlama parçası 9.ampul duyu
4.hertz ayağı (2 adet)   10.sülfirik asit
5.kurşun levha(2 adet)   11.güç kaynağı
6.bağlantı kablosu  


DENEY DÜZENEĞİ


DENEYİN YAPILIŞI:

1-Döküm ayağa statif çubukları bağlayınız. Üstüne bağlama parçası yardımıyla hertz ayaklarını tutturunuz.

2-Beherglas içerisine üçte iki kadar su koyunuz. İçerisine az miktar sülfirik asit koyunuz.

3-Hertz ayaklarına 2 tane kurşun levhayı bağlayınız. Kurşun levhaları hazırladığınız sülfirik asit çözeltisine daldırınız.

4-Hertz ayaklarının küçük deliklerine bağlantı kablolarını takınız. Bağlantı kablosunun bir ucunu güç kaynağının ( + ) kutbuna, diğer ucunu da ( - ) kutbuna bağlayınız.

5-Tüm bağlantıları yapıp şekildeki düzeneği oluşturduktan sonra güç kaynağını 6-8 volt arasında açınız.

6-Asidin içerisindeki kurşun levhalardan kabarcıklar çıkacaktır. 5 dakika bekleyiniz. Sonra güç kaynağındaki bağlantı kablolarını söküp, hemen ampul duyuna bağlayınız. Ampulun yandığını gözleyiniz.

DENEYİN SONUCU:

Akümülatörler doldurulurken elektrik enerjisini depolar, boşalırken de biriktirdikleri enerjiyi kimyasal yolla elektrik akımına çevirirler.

TEORİK BİLGİ:

Akümülatör (halk dilinde akü olarak bilinir) ; elektrik enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürerek depolayan, kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürebilen doğru akım kaynaklarıdır.

Akümülatörde elektrolit olarak sülfirik asit çözeltisi, elektrot olarak da genellikle kurşun elektrotlar kullanılır.Sülfirik asit içerisine konulan kurşun elekrotlarda potansiyel fark oluşturmak için doğru akım kaynağına bağlanır (ŞARJ).
Bir süre (5 dk.) akım verilerek elektrotlarda potansiyel fark oluşturulur.

Bu durumda (- ) kutba bağlı elektrot kurşun (Pb+), ( + ) kutba bağlı elektrot ise kurşun dioksit (PbO2) haline gelir. Elektrolit içinde iki farklı elektrot gibi davranırlar ve akım verebilecek doğru akım kaynağı elde edilir. Devreye voltmetre bağlanırsa potansiyel farkın 2,2 volt olduğu görülür. Bu değer kısa sürede 2 volta düşer ve bir müddet bu değerden akım verir.

Elektrotlar aynı kap içerisinde farklı gözlere konup seri bağlanırsa “akü” elde edilir. Akümülatör akım verirken doldurma sırasındaki olaylar tersine döner.  Bu olaya “DEŞARJ” denir.

Limon Pili Yapılması

Limon Pili Yapılışının anlatımı



Limon Pili Yapalım


GEREKLİ MALZEMELER :4 Ad.
Limon
 (Eksi ve sulu olanlar tercihimizdir)
4 Ad. Çivi (Çinko yani galvenizli olanlardan)
4 parça Bakır (bakır olan her şey olabilir)
1 Ad. Led ve yeterince tel

Deneyin Amacı :
Bir kasa
limon
 kullanarak piknikte cep telefonu şarj edilebilir mi?

YAPILIŞI
Önce resimde gördüğünüz gibi Limonun bir tarafına çinko diğer tarafına bakır malzemeyi batırıyoruz, bu arada çinko çivi (-), bakır olan kısım (+) voltaj oluyor.


4 limonu birbirine resimdeki gibi bağlıyoruz



Ve kablo uçlarına bir led takıyoruz ve "aaaa led yandııı" diyoruz ve şaşırmış gibi yapıyoruz


SONUÇ :
Bir led'i yaktık ama neticede ve dört limondan 3,50 volt elektrik elde edildiğini gördük

EV ÖDEVİ :1 limondan 0,875 volt elde edildiğini öğrendiniz.
250 limonla 220 volt elde edebilirmiyiz.

Kelebek Etkisi



Kuşkusuz hava tahminleri hiç de kolay değil. Meteorologlar birkaç gün gibi yalnızca kısa süreler için bilgi verebiliyorken bunun ötesine geçen tahminlerde genellikle yanılgı payı büyüyor.



Kelebek etkisini ortaya koyan Lorenz 1961 yılının soğuk bir kış günü, hava tahminlerinde kullanılmak üzere oluşturduğu 12 diferansiyel denklemli modeli bilgisayara daha önceden giriş yaptığı verilerle tekrar sınamak istiyor. Ancak bu işlem fazla zaman alacağından verileri modelin yarısından sokup öyle işlemlemek istiyor. Ve tahmin etmediği bir sonuçla karşılaşıyor. Veriler modele başından değil de ortasından sokulduğunda model oldukça farklı çıktılar vermeye başlıyor. Gerekli kontrolleri yaptığında, bilgisayarın verilerdeki 6 basamaklı sayıları belleği etkili kullanmak adına 3'e düşürerek işlemlediğini görüyor. Her ne kadar binde bir değişim hava tahmininde ciddi farklılık yaratmayacak olsa da Lorenz'in modeli başlangıç koşullarına "aşırı" duyarlı olduğundan sonucu fazla etkiliyor. Çünkü Lorenz'in modelini de nonlineer denklemler oluşturuyor.

Bu deneyimden yola çıkan biliminsanları başlangıç koşullarıyla sonuçların aynı şiddete olmasının gerekmediğini; örneğin, Güney Afrika'da kanay çırpan bir kelebeğin Londra'da fırtınaya sebep olabileceğini söylüyorlar.

Nicola Tesla'nın  buluşu



 
1930'lu yıllarda Amerikan hükümeti bilim adamlarından gemilerin radarlarda görünmemesini sağlayacak bir yöntem geliştirmelerini ister. Başkanlığını Nikola Tesla'nın yaptığı bir grup bilim adamı bu isteği gerçekleştirmek üzere işe koyulurlar…
Yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın sonunda proje deneme aşamasına gelir. Deneyde Amerikan donanmasında görevli küçük bir destroyer olan Eldridge adlı gemi kullanılacaktır…
Gemi, jeneratörler, vericiler, güç yükselticiler, modülasyon devreleri ve elektromanyetik alan oluşturmaya yarayacak araç gereci içeren tonlarca ekipmanla donanır…
22 Temmuz 1
1930'lu yıllarda Amerikan hükümeti bilim adamlarından gemilerin radarlarda görünmemesini sağlayacak bir yöntem geliştirmelerini ister. Başkanlığını Nikola Tesla'nın yaptığı bir grup bilim adamı bu isteği gerçekleştirmek üzere işe koyulurlar…
Yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın sonunda proje deneme aşamasına gelir. Deneyde Amerikan donanmasında görevli küçük bir destroyer olan Eldridge adlı gemi kullanılacaktır…
Gemi, jeneratörler, vericiler, güç yükselticiler, modülasyon devreleri ve elektromanyetik alan oluşturmaya yarayacak araç gereci içeren tonlarca ekipmanla donanır…
22 Temmuz 1943'te saatler 09:00'ı gösterirken elektromanyetik alan jeneratörleri çalıştırılır. Eldridge'in etrafını önce yeşil bir duman kaplar. Gemiyi bu dumanın ardında görmek imkânsızlaşır. Alıcılar geminin kuvvetli bir elektormanyetik alanla çevrelendiğini göstermektedir. Duman çekildiğinde ise deneyin istenenden daha başarılı olduğu anlaşılır. Çünkü Eldridge sadece radarlardan değil, mürettebatıyla beraber "gözden de" kaybolmuştur!

Amerikan hükümeti ve deniz kuvvetleri elbette ki böyle bir deneyin ya da projenin varlığını asla kabul etmiyor. Tüm bunların asılsız, hayal ürünü iddialar olduğunu savunuyor. Ancak diğer taraftan da görgü tanıklarının ifadeleri var. Zaten deney hakkında bilinenlerin çoğu da bu tanıkların ifadelerinden sağlanmış.
Şimdi başa dönelim ve hikayemizin ayrıntılarına bakalım. 1933 yılında Roosevelt ABD'nin başkanı oldu ve hemen ardından eski dostu ve dünyanın sayılı bilim adamlarından Nikola Tesla'yı Washington'a davet ederek ondan devlet adına bazı projeleri yürütüp yürütemeyeceğini sordu.
Yanıt olumluydu. Başkan ona Gökkuşağı Projesi şeklinde bilinen projeden söz etti. Tesla bu proje üzerinde çalışmaya başladı. 1936'ya gelindiğinde Tesla önemli gelişmeler kaydetmiş hatta insansız bir gemiyi gözden kaybedip sonra da geri getirmeyi başarmıştı.
Ancak yetkililerin deneyin insanlı olarak yapılmasında ısrar etmeleri ve Tesla'nın da insanlara zarar gelmeden bu deneyin yapılmasının olanaksız olduğu noktasında başlayan görüş ayrılıkları sonunda Tesla'nın son aşamada projeden ayrılmasıyla sonuçlandı. Bundan sonra projenin idaresini Dr. John von Neumann devraldı.
Donanma, özellikle Almanlara karşı bir an önce ezici üstünlük sağlamak kaygısını taşıyordu. Bu üstünlüğü sağlamanın ise görünmezlikten geçtiği düşünülüyordu. Arzu edilen gemilerin "radarlara" görünmemesini sağlamaktı. Fakat sonuç beklenenden çok farklı oldu.
Amerikan hükumeti için çalışan bilim adamları arasında dünyanın en büyük dahilerinden biri olarak gösterilen ve Nazi Almanyasından kaçıp ABD'ye sığınan Albert Einstein da vardı.
Philadelphia Deneyi'nde en büyük katkılardan birinin Einstein tarafından sağlandığı düşünülmekte. Özellik Einstein'ın "Birleşik Alan Teorisi"nin deneyi başarıya ulaştıran faktör olduğu sanılıyor.
Einstein bu teorisini 1925-27 tarihleri arasında Prusya'da yayımlanan bir bilim dergisine göndermiş ancak tamamlayamadığını düşünerek geri çekmiş. Einstein'ın ileriki yıllarda teorisini tamamladığı, ancak bunun savaş sırası ve sonrası hükümetlerce gizlenmiş olabileceği tahmin ediliyor. Biz şimdi gelelim ilk deneyin ayrıntılarına.
Haziran 1943'te deney için seçilen USS Eldridge'e elektormanyetik alan oluşturucu donanım yüklendi ve gemi Philadelphia Deniz Üssü açıklarında deneye tabi tutuldu. Deney sırasında yeni mürettebat da gemide bulunuyordu.
Deneye ticari bir gemi olan Andrew Furuseth'in mürettebatı da tanıklık etti. Andrew Furuseth'in özel bir yeri var, çünkü deney hakkında bugün bilinenlerin çoğunu bu gemide görev yapmış olan Carlos Allende'nin anlattıklarından biliyoruz.
(Allende, 50'li yıllarda UFO araştırmacısı Morris Jessup'a yazdığı mektuplarda yaşadıklarını anlatmasaydı belki de bu olaydan hiç haberimiz olmayacaktı. Ve küçük bir not daha: Jessup 1959'da intihar etti. Ne ilginç değil mi?)
22 Temmuz 1943'te şalterler kaldırıldı. Geminin gözden kayboluşuna kadar olanları biliyorsunuz. Ondan sonra olanlar da oldukça ilginç.
15 dakika sonra şalterlerin indirilmesi emredildi. Yeşil duman yeniden belirdi ve duman çekilirken Eldridge yavaş yavaş yeniden materyalize oldu. Ancak bir şeylerin ters gittiği hemen anlaşılmıştı. Gemiye iletilen telsiz mesajlarına yanıt gelmiyordu.
Gemiye çıkıldığında mürettebatın hiç de iyi durumda olmadığı görüldü. Bir bölüm mürettebat yaşadıkları korku dolu dakikalarda gemiden aşağı atladı (Gemiden o anda atlayanların hiç birinin cesedi bulunamadı). Sağ kalanların çoğu akıllarını kaçırmıştı.
·  5 asker geminin metal gövdesi ile kaynaşmıştı! İkisinin elleri çelik gövdenin içine geçmişti. Ellerini keserek adamları kurtardılar ve yerine protez eller taktılar.
Normal durumda olan mürettebatın ileriki zamanda olağan üstü şeylerle karşılaştıkları rapor edilmiştir.
·  Bulundukları yerde birden yokolup başka bir yerde görünebiliyorlardı.
·  Duvarların içinden geçebiliyorlardı.
·  Bir çoğu bu duvarların arasına sıkışarak can verdi.
·  Birden bire taş kesilip bir başkası onlara dokunana kadar öyle kalanlar vardı (Boyutlar arasında sıkışıyorlardı).
·  Bunun yanında doğa üstü güçlere sahip olanlarda vardı.
Sağ kalan adamlar asla tam anlamıyla düzelemediler. Akıl sağlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle de ordudan uzaklaştırıldılar.
Donanma bu personeli topyekun emekliye sevk ederek gemiye yeni personel atadı. Bilim adamlarına da sadece radar görünmezliği istediklerini, optik görünmezliğe gerek olmadığını bildirdi.
28 Ekim 1943'te ise Eldridge üzerinde ikinci deney gerçekleştirildi. Saatler 17:15'i gösterirken elektromanyetik jeneratörler yeniden çalıştırıldı. Gemi bir kez daha hemen hemen tamamen görünmez oldu. Sadece gövdesinin ana hatları seçilebiliyordu.
Bir kaç saniye süresince işler yolunda gider gibiydi ki ansızın gözleri kör edebilecek kadar güçlü mavi bir ışık patlaması meydana geldi ve gemi gözlerden tümüyle kayboldu.
Şimdi duyduklarınıza inanmayacaksınız belki ama Eldridge, bir kaç saniye sonra, 600 kilometre ötede, Norfolk açıklarında yeniden maddeleşti.
Norfolk'ta bir kaç dakika boyunca görülür durumda kaldıktan sonra tekrar görünmez oldu ve saniyeler içinde Philadelphia Deniz Üssü açıklarında yeniden belirdi.
Elektronik kamuflajı gerçekleştirmeye çalışan bilim adamları koca bir gemiyi, mürettebatı ile birlikte ışınlamış ve sonra da geri getirmişlerdi. Ancak, daha önce de belirttiğimiz gibi ABD hükümeti asla böyle bir deneyin yapıldığını ya da projenin yürütüldüğünü kabul etmedi.
Donanmaya göre Eldridge, sözü edilen tarihlerde Philadelphia'da bile değildi. Deneyin yapıldığı günlere yakın bir tarihte, yine enteresan bir yerde, Bermuda Şeytan Üçgeni'nde eğitim amaçlı olarak bulunduğu açıklandı. Eldridge daha sonra Yunanistan'a satıldı ve 90'lı yıllara kadar da 'Leon' adıyla hizmette kaldı.943'te saatler 09:00'ı gösterirken elektromanyetik alan jeneratörleri çalıştırılır. Eldridge'in etrafını önce yeşil bir duman kaplar. Gemiyi bu dumanın ardında görmek imkânsızlaşır. Alıcılar geminin kuvvetli bir elektormanyetik alanla çevrelendiğini göstermektedir. Duman çekildiğinde ise deneyin istenenden daha başarılı olduğu anlaşılır. Çünkü Eldridge sadece radarlardan değil, mürettebatıyla beraber "gözden de" kaybolmuştur!

Amerikan hükümeti ve deniz kuvvetleri elbette ki böyle bir deneyin ya da projenin varlığını asla kabul etmiyor. Tüm bunların asılsız, hayal ürünü iddialar olduğunu savunuyor. Ancak diğer taraftan da görgü tanıklarının ifadeleri var. Zaten deney hakkında bilinenlerin çoğu da bu tanıkların ifadelerinden sağlanmış.
Şimdi başa dönelim ve hikayemizin ayrıntılarına bakalım. 1933 yılında Roosevelt ABD'nin başkanı oldu ve hemen ardından eski dostu ve dünyanın sayılı bilim adamlarından Nikola Tesla'yı Washington'a davet ederek ondan devlet adına bazı projeleri yürütüp yürütemeyeceğini sordu.
Yanıt olumluydu. Başkan ona Gökkuşağı Projesi şeklinde bilinen projeden söz etti. Tesla bu proje üzerinde çalışmaya başladı. 1936'ya gelindiğinde Tesla önemli gelişmeler kaydetmiş hatta insansız bir gemiyi gözden kaybedip sonra da geri getirmeyi başarmıştı.
Ancak yetkililerin deneyin insanlı olarak yapılmasında ısrar etmeleri ve Tesla'nın da insanlara zarar gelmeden bu deneyin yapılmasının olanaksız olduğu noktasında başlayan görüş ayrılıkları sonunda Tesla'nın son aşamada projeden ayrılmasıyla sonuçlandı. Bundan sonra projenin idaresini Dr. John von Neumann devraldı.
Donanma, özellikle Almanlara karşı bir an önce ezici üstünlük sağlamak kaygısını taşıyordu. Bu üstünlüğü sağlamanın ise görünmezlikten geçtiği düşünülüyordu. Arzu edilen gemilerin "radarlara" görünmemesini sağlamaktı. Fakat sonuç beklenenden çok farklı oldu.
Amerikan hükumeti için çalışan bilim adamları arasında dünyanın en büyük dahilerinden biri olarak gösterilen ve Nazi Almanyasından kaçıp ABD'ye sığınan Albert Einstein da vardı.
Philadelphia Deneyi'nde en büyük katkılardan birinin Einstein tarafından sağlandığı düşünülmekte. Özellik Einstein'ın "Birleşik Alan Teorisi"nin deneyi başarıya ulaştıran faktör olduğu sanılıyor.
Einstein bu teorisini 1925-27 tarihleri arasında Prusya'da yayımlanan bir bilim dergisine göndermiş ancak tamamlayamadığını düşünerek geri çekmiş. Einstein'ın ileriki yıllarda teorisini tamamladığı, ancak bunun savaş sırası ve sonrası hükümetlerce gizlenmiş olabileceği tahmin ediliyor. Biz şimdi gelelim ilk deneyin ayrıntılarına.
Haziran 1943'te deney için seçilen USS Eldridge'e elektormanyetik alan oluşturucu donanım yüklendi ve gemi Philadelphia Deniz Üssü açıklarında deneye tabi tutuldu. Deney sırasında yeni mürettebat da gemide bulunuyordu.
Deneye ticari bir gemi olan Andrew Furuseth'in mürettebatı da tanıklık etti. Andrew Furuseth'in özel bir yeri var, çünkü deney hakkında bugün bilinenlerin çoğunu bu gemide görev yapmış olan Carlos Allende'nin anlattıklarından biliyoruz.
(Allende, 50'li yıllarda UFO araştırmacısı Morris Jessup'a yazdığı mektuplarda yaşadıklarını anlatmasaydı belki de bu olaydan hiç haberimiz olmayacaktı. Ve küçük bir not daha: Jessup 1959'da intihar etti. Ne ilginç değil mi?)
22 Temmuz 1943'te şalterler kaldırıldı. Geminin gözden kayboluşuna kadar olanları biliyorsunuz. Ondan sonra olanlar da oldukça ilginç.
15 dakika sonra şalterlerin indirilmesi emredildi. Yeşil duman yeniden belirdi ve duman çekilirken Eldridge yavaş yavaş yeniden materyalize oldu. Ancak bir şeylerin ters gittiği hemen anlaşılmıştı. Gemiye iletilen telsiz mesajlarına yanıt gelmiyordu.
Gemiye çıkıldığında mürettebatın hiç de iyi durumda olmadığı görüldü. Bir bölüm mürettebat yaşadıkları korku dolu dakikalarda gemiden aşağı atladı (Gemiden o anda atlayanların hiç birinin cesedi bulunamadı). Sağ kalanların çoğu akıllarını kaçırmıştı.
·  5 asker geminin metal gövdesi ile kaynaşmıştı! İkisinin elleri çelik gövdenin içine geçmişti. Ellerini keserek adamları kurtardılar ve yerine protez eller taktılar.
Normal durumda olan mürettebatın ileriki zamanda olağan üstü şeylerle karşılaştıkları rapor edilmiştir.
·  Bulundukları yerde birden yokolup başka bir yerde görünebiliyorlardı.
·  Duvarların içinden geçebiliyorlardı.
·  Bir çoğu bu duvarların arasına sıkışarak can verdi.
·  Birden bire taş kesilip bir başkası onlara dokunana kadar öyle kalanlar vardı (Boyutlar arasında sıkışıyorlardı).
·  Bunun yanında doğa üstü güçlere sahip olanlarda vardı.
Sağ kalan adamlar asla tam anlamıyla düzelemediler. Akıl sağlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle de ordudan uzaklaştırıldılar.
Donanma bu personeli topyekun emekliye sevk ederek gemiye yeni personel atadı. Bilim adamlarına da sadece radar görünmezliği istediklerini, optik görünmezliğe gerek olmadığını bildirdi.
28 Ekim 1943'te ise Eldridge üzerinde ikinci deney gerçekleştirildi. Saatler 17:15'i gösterirken elektromanyetik jeneratörler yeniden çalıştırıldı. Gemi bir kez daha hemen hemen tamamen görünmez oldu. Sadece gövdesinin ana hatları seçilebiliyordu.
Bir kaç saniye süresince işler yolunda gider gibiydi ki ansızın gözleri kör edebilecek kadar güçlü mavi bir ışık patlaması meydana geldi ve gemi gözlerden tümüyle kayboldu.
Şimdi duyduklarınıza inanmayacaksınız belki ama Eldridge, bir kaç saniye sonra, 600 kilometre ötede, Norfolk açıklarında yeniden maddeleşti.
Norfolk'ta bir kaç dakika boyunca görülür durumda kaldıktan sonra tekrar görünmez oldu ve saniyeler içinde Philadelphia Deniz Üssü açıklarında yeniden belirdi.
Elektronik kamuflajı gerçekleştirmeye çalışan bilim adamları koca bir gemiyi, mürettebatı ile birlikte ışınlamış ve sonra da geri getirmişlerdi. Ancak, daha önce de belirttiğimiz gibi ABD hükümeti asla böyle bir deneyin yapıldığını ya da projenin yürütüldüğünü kabul etmedi.
Donanmaya göre Eldridge, sözü edilen tarihlerde Philadelphia'da bile değildi. Deneyin yapıldığı günlere yakın bir tarihte, yine enteresan bir yerde, Bermuda Şeytan Üçgeni'nde eğitim amaçlı olarak bulunduğu açıklandı. Eldridge daha sonra Yunanistan'a satıldı ve 90'lı yıllara kadar da 'Leon' adıyla hizmette kaldı.

Zamanda yolculuk yapılabilir mi?

Zamanda yolculuk yapılabilir mi?



Çoğumuzun zamanın ''tıpkı sürekli akan bir akıntı'' gibi düzenli olarak geçtiğine inanırız.Ancak modern bilim gerçeğin çok daha karmaşık olduğunu ve zaman yolculuğunun fiziksel olarak mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Bizler hepimiz, herkes tarafından paylaşılan bir uzaklık olan dünyanın tam rotasyonuyla belirli bir zaman kesiti içinde hareket eden, zaman yolcularıyız.Bu, günlük yaşantımızda karşılaştığımız bir gerçektir, fakat çevremizdeki her şey daha yavaş bir şekilde hareket eder gözükürken, bizim hızlanmamız ya da sanki biri ayaklarımızdan çekiyormuş gbi çevredeki her şeyin hızlanması ve bizim ve geride kalmamız sebebiyle bu düzenli gelişimin değişme olasılığı üzerinde kim kafa yormaz ki? Tıpkı aynı yol üzerinde geriye doğru gitmek gibi, geçmişi ziyaret etmek ve hatta belki de onu değiştirmek düşüncesi henüz kesin bir bilimsellik kazanmadı.Fizksel olarak zaman içinde seyahatin mümkün olmayışı ve pratikte yerinin olmamasına rağmen, geçmişten rüyalar, görüntüler ve hayaller biçimindeki zaman içindeki iletişime ne demeli?



ÇetinBAL:

Bugün mekanikleri tam olarak çözülmemişte olsa kahinlik denen yöntemle ya da geleceğe ait rüyalar görme yada eski kızıldereli şamanlarında geleceğe ait görüntülerin alındığı -ayinsel törenlerle geleceğe dair bilğilerin alındığı- bilinmektedir. Henüz duyular dışı algılamanın mekanikleri bilimsel olarak ortaya konmasada metafizik ve parapsikoloji araştımaları içerisinde geleceğin bilgisinin bugünden alındığına dair ciddi kanıtlar vardır. Buna göre rüyalarda ve zihnin çok özel durumlarında uyku ve trans hallerinde geleceğe ait görüntüler ve sesler zihinsel olarak yakalanabiliyor.Ve bu çeşit psişik iletişimin sorumlusu olarakta bizim boyutumuza paralel daha yüksek boyutların varlığı gösterilmektedir. Peki bir bilim insanı olarak ben bundan ne çıkartabilirim ? Diyebiliriz ki ''Eğer görüntüler, sesler ve bilgiler zaman içerisinde ileriye veya geriye doğru bu üstboyutlar içerisinden yolculuk edebiliyorlarsa, belki insanlar ve nesnelerde bu hiperuzay denen üstuzay boyutlarını kullanarak zaman yolculuğu yapabilirler.

Fazla kilo beyin fonksiyonlarını etkiliyor


Fazla kilo beyin fonksiyonlarını etkiliyor


ABD`de yapılan bir araştırmada, obezitenin neden olduğu diğer sağlık sorunlarına ek olarak insan beynini de olumsuz etkilediği belirlendi.
ABD`de Pittsburg Üniversitesi tarafından yürütülen ve internette yayımlanan araştırmada, obez kadınların özellikle menopoz döneminin ardından, normal vücut ağırlığında olanlara oranla daha fazla gri hücre kaybettiği belirtildi.
``Sağlıklı Kadın Çalışması`` adı verilen araştırmada, yıllar içinde deneklerin beyinlerindeki gri ve beyaz bölgeler incelendi ve kilo almayla ``insan zekasının sırrı`` olarak kabul edilen gri hücreler arasında bağlantı ortaya çıkarıldı.
Araştırma ayrıca, bu bağlantının doğru orantılı şekilde geliştiğini de gözler önüne seriyor. Çalışmaya göre, en fazla kilo alanlar, en fazla gri hücre kaybedenler oluyor.
Araştırmayı yürüten Pittsburg Üniversitesinden Dr. Isabella Soreca, internette yaptığı değerlendirmede, çalışmanın küçük çapta olmasına karşın, gelecek çalışmalara önemli zemin oluşturduğunu belirterek, başka faktörleri olabildiğince devre dışında bırakabilmek amacıyla deneklerin yüksek tansiyon, diyabet gibi hastalıkları bulunmamasına özen gösterildiğini vurguladı

Kilo almaya bağlı olarak kan basıncının ve vücuttaki glikoz hassasiyetinin değiştiğini, bunun da insan beyni üzerinde etkileri olduğunun bilindiğini ifade eden Soreca, üzerinde çalıştıkları gruptaki kadınların ise kilolu olmalarına karşın hiçbir sağlık problemleri bulunmadığını, buna rağmen yine de gri hücre sayılarında azalma görüldüğünü belirtti.

Soreca, sağlıklı da olsa kilo alan kadınların gri hücre kaybının, ``diğer faktörlerden bağımsız olarak, şişmanlığın kendi başına beyni etkilediği`` gerçeğini ortaya çıkardığını kaydetti.

Öte yandan, araştırma sonuçlarının, yani gri hücre kaybının, kişinin günlük yaşam aktivitelerinde, algısında bir değişikliğe neden olup olmadığı ise bilinmiyor.
İnsan beyni, gri ve beyaz hücrelerden oluşuyor. Gri maddeler beyin hücreleri, beyaz madde ise hücrelerin birbiriyle iletişim kurmasını sağlayan kablolar olarak kabul ediliyor. Beyin, bilimin sırlarını tam olarak çözemediği bir organ olma özelliğini korusa da insan zekası üzerinde etkili olanın beynin hacmi değil, gri hücrelerin oran ve dağılımı olduğu kabul ediliyor.